Subscribe Us

header ads

Seçime mi, savaşa mı gidiyoruz?


Sene 2009... PKK terörü azmış... İçişleri Bakanlığı koltuğunda "çözüm süreci" mimarlarından Beşir Atalay oturuyor... Genelkurmay Başkanlığı'nda kapsamlı bir rapor ve harekat planı hazırlanır. Terör örgütü PKK'nın Mahmur'da nasıl yapılandığı ve barındığından orayı hastane gibi kullandığına kadar tüm ayrıntılara dikkat çekilir.
 Ayrıca bu şer kampının BM elemanlarının gözetiminde faaliyet gösterdiği ve kampın giriş çıkışında iki ayrı BM nizamiyesinin bulunduğu da belgelerle Hükümetin önüne konulur. Ve; "burada terör örgütü PKK doğuruyor. Burası terör örgütünün kuluçka makinesi gibi işlev görüyor" denir. Zaman kaybetmeden BM'ye de başvurarak buranın ortadan kaldırılması gerektiği belirtilir ve AKP iktidarından operasyon izni yazılı olarak istenir. Bu görüşlerin bir örneği İçişleri Bakanlığı'na da gönderilir. "Çözüm süreç"ci Hükümet ne yapar, ne cevap verir?.. TSK'ya Mahmur operasyonu izni vermez. Fakat, bu izni Genelkurmay yazılı olarak istemesine rağmen AKP iktidarı ret cevabını şifahi, olarak verir. Yurt içinde, PKK ile mücadele eden askeri kışlalarına kapattığı,  teröristlere kurşun sıkan subayını terörist diye içeri attığı, kadın satıcısı, casus diye hapishanelerde süründürdüğü o dönemlerde, Mehmetçiğin Mahmur'u yerle bir etmesine engel olur. Kaderin cilvesine bak!.. R. Erdoğan önceki akşam havuz medyası ortak yayınında "ilk defa söylüyorum Mahmur'u vururuz" derken, Genelkurmay'ın harekat istek raporlarında kullandığı, "Mahmur bir kuluçka yuvası" sözlerini kendi tanımlaması gibi kullanıyor.
***
Aynı, "Menbiç mutabakatı"nda yapılan algı operasyonunda olduğu gibi önceki gün AA tarafından bir haber servis edildi; "Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nca Yunanistan'ın olası provokasyonunu önlemek için Ege Denizi'nde firkateyn ve iki hücumbot, 7 gün 24 saat görev yaparken, Su Altı Taarruz (SAT) timlerine de çıkabilecek görevler için 'hazır ol' emri verildi." Konunun gerçek uzmanı Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın değerlendirmelerine geçmeden önce -alakalı- önemli bir haberi de vereceğim. Ümit Yalım, karasularımızda korsanlık faaliyetlerini sürdüren ve 2014 yılında Yunanistan'ın öldürdüğü 2 Türk kaptanı için AKP Hükümetinin hiçbir girişimde bulunmaması üzerine harekete geçti. Yalım, Yunanistan'ın korsanlık suçunu Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıdı. Ümit Yalım, 6 Haziran'da Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı'na başvurarak vatandaşlarımızın ölümüne sebep olan Yunan Sahil Güvenlik askerlerinin yargılanması ve dönemin Yunan Başbakanı Antonis Samaras ile Denizcilik ve Adalar Politikası Bakanı hakkında soruşturma açılmasını talep etti.

Ses var görüntü yok
Ümit Yalım, "Anadolu Ajansı'nın haberi ile Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin uygulamaları birbirini tutmuyor" dedi. Başladı sıralamaya;
" Yunan Savunma Bakanı Kammenos, Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Stefanis ile birlikte 8 Nisan Pazar günü, hiçbir engelle karşılaşmadan İzmir Koyun Adası ve Aydın Bulamaç Adası'na geldi. Kammenos'u taşıyan Yunan askeri helikopteri Türk hava sahasını 6 mil ihlal etti.
İzmir Koyun Adası'nda Yunan bayrağı altında işgalci Yunan askerleri ile birlikte egemenlik ve bayrak gösterisi yaparak Türkiye'ye meydan okuyan Kammenos'a hiçbir tepki verilmedi.
Kammenos ve Korgeneral Stefanis, Aydın Bulamaç Adası'nda da egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı. Üzerinde uçaksavar silahları ve sis havanları bulunan zırhlı araçlar ve araca monteli tanksavar silahları ile poz veren Kammenos ve Stefanis açık bir şekilde Türkiye'ye meydan okudu..
 Yunanistan, İsrail ile birlikte, Taşoz Adası Türk karasularında her gün 3823 varil petrolümüzü çalıyor. Erdoğan ve AKP Hükümeti petrolümüzün çalınmasına da seyirci kalıyor. 1987'de dönemin Başbakanı Özal, Donanmayı Taşoz Adası bölgesine göndererek Yunanistan'ın petrol arama faaliyetlerini engellemişti. Başkomutan olduğunu iddia eden Erdoğan, Donanmayı ve SAT Komandolarını Taşoz Adası bölgesine göndererek, Yunanistan ve İsral'in petrolümüzü çalmasını durduracak mı?

Yunan Parlamentosu, Avrupa Birliği çapında yürütülen NATURA 2000 Çevre Koruma Projesi kapsamında 4519 Sayılı Kanunu kabul etti. Yunan Parlamentosu'nda kabul edilen kanun ile Kardak Kayalıkları başta olmak üzere Zürafa Adası, Hurşit Adası, Eşek ve Bulamaç Adası gibi Türkiye'ye ait birçok ada, adacık ve kayalıklar üzerine kuş gözlem evleri ve doğal hayatın takibine ilişkin tesisler kurmaya hazırlanıyor. Başkomutan olduğunu iddia eden Erdoğan, Yunanistan'ın Türkiye'ye ait adalara ve kayalıklara kuş gözlem evleri ve doğal hayatın takibine ilişkin tesisler kurmasına engel olmak için donanmaya ve SAT Komandolarına görev verecek mi?
Türk tekne kaptanı Mustafa Ateş, 14 Nisan 2014'de Keçi Adası ile Bodrum sahilleri arasında Türk karasularında seyir halinde iken Yunan Sahil Güvenlik botundan açılan uçaksavar makinalı tüfek ateşi ile öldürüldü. Göçmen kaçakçılığı yaptığı iddia edilen Mustafa Ateş'in teknesinde göçmen bulunamadı.

 Bodrum Turgutreis Çatalada yakınlarında balık avlayan vatandaşlarımızın teknesine, 28 Mayıs 2014'de Yunan Sahil Güvenlik botundan uçaksavar makinalı tüfeği ile ateş açıldı. Teknedeki dört vatandaşımız İstanköy Adası'na zorla götürülerek tutuklandı. İki hafta sonra 3 vatandaşımız serbest bırakıldı ancak tekne kaptanı Kaan Camuzoğlu, Pire Koridalos Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevinde tam 13 ay mahkemeye çıkarılmadan bekletilen Camuzoğlu, ölmek üzereyken mahkemeye çıkarılarak tahliye edildi. Camuzoğlu, Türkiye'ye döndükten sonra İzmir'deki hastanede hayatını kaybetti.
Tayyip Erdoğan, Ege Denizi'nde işgal edilen adalarımızın gündeme gelmesini önlemek için Yunanistan'ın Türk karasularında korsanlık yapmasına ve Türk kaptanları Ateş ve Camuzoğlu'nun ölümlerine sessiz kaldı.

Ege Denizi'ne gönderilen firkateyn ve hücumbotlar Ateş ve Camuzoğlu'nu geri getirecek mi?"

Kaynak Yeniçağ: Ahmet Takan

Yorum Gönder

0 Yorumlar